vuslatyeri
  => 9.Sayı (Ağustos 2007)
 








9.Sayı (Ağustos 2007)   


  Editörden A. Cihangir İŞBİLİR

Hiç şüphesiz Risâle-i Nûrlar, Bedîüzzaman Hazretleri’nin hem en büyük mirâsı hem de en büyük vasiyetidir. Risâle-i Nûrlar tetkik edildiğindeAhmed Husrev Altınbaşak Hazretleri’nin Risâle-i Nûr hizmetindeki mevkii gayet âşikâr ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte Hazret-i Üstâd’ın sırr-ı ihlâsa ve rızâ-yı nebevîye tam mazhar olduğunu müjdelediği Husrev Efendi’nin Risâle-i Nûr hizmetindeki mevkiini şifâhî ve resmî kaynaklar da te’yîd etmektedir.

  Bilimin İslâmîleştirilmesi İdris FERİD
 “İçinde yaşadığımız dönemde İslâm ümmeti tehlikeli bir durumla karşı karşıyadır. Biz korkunç bir ikilemin boynuzlarına yakalanmış durumdayız. Ya ‘bilim’i alacak ve dînimizi ondan apayrı, öznel ve şahsî bir alana kapayacağız, ya da dînimizi düşünce ve hayatımızın temeli kılarak şerefyap olacak, buna karşılık ‘bilim’ alanındaki zaafımızı ve onun sağlayacağı güçten yoksun kalmayı sürdüreceğiz. Bu, bence yanlış vazedilmiş bir ikilemdir.”
(İslâm Bilimi Tartışmaları: s. 11)
  “Biz’in içindeki Ben’i iyi tanımalıyız” H. Gökhan KARAÇİVİ
 Zamanı iyi kullanabilmeyi, faydayı çoğaltmayı, enerjik kalmayı, sonuçlarımızın yetersizliğini farkettiğimizde daha çok istiyoruz, ne dersiniz?

Hayatımızın cüzleri olan ‘anlar’ı, dolu dolu yaşamak için öncelikle yaptığımız işi sevmemiz gerekiyor. Vizyon sahibi olmakta, yarınlara âit hayallerimizi zihnen görmek, duymak ve hissetmemiz şuuraltımızdaki hedeflerin hazırlık çalışmalarına yardımcı olur.
  Şehidin ardından Canan ARIKUŞU
 Said bin Âmir, îman etmesiyle birlikte bütün himmetini İslâm’a verdi. İslâm’ın her çağrısında hazır oldu. Resûl-i Ekrem’in sağlığında, yoluna kurban olmak için bekleyen sahâbe ordusunun bir neferi olarak yaşadı. Sonrasında Humus’un valiliğiyle hizmetkârlığını yaptı İslâm’ın. Evet, o bir valiydi ama Humus’un en fakirlerinin listesi eline ulaştığında Halîfe Ömer, ağlayacaktı. Çünkü listenin başında valisinin adını okuyacaktı..
  Bir Miraç Dönüşünde Nur SİRAÇ
 Yine hasret düştü içime bugün,

Şu dünya denilen diyar-ı gurbette,

Ahiret denilen vatan-ı aslîme bir iştiyak düştü..

Ahirzaman girdabıyla yorulmuşken ruhum,

Yine hasret düştü bana bügün,

Beka âlemine, ebedî ve mukaddes sevgililere..


Sevgi mûcizesi Kürşad İMANLI

Efendimiz (asm)’ın peygamberliğinin delilleri olan mûcizeleri pek çoktur ve çok çeşitlidir. Hatta diyebiliriz ki, kâinattaki her bir tâife ile ilgili bir mûcizesi vardır. Fakat biz burada çok daha farklı bir mûcizesine temas etmeye çalışacağız; sevgi mûcizesi...

Tarihte hiçbir idareci kendisini halkının bütününe sevdirememiştir. Birçok idareci halkından bazılarının sevgi ve teveccühünü kazanmıştır ama istisnasız herkesin sevgisini kazanmak pek kimseye nasip olmamıştır. (Çünkü hiçbir hükümdarın hükmü kalbe nüfuz edemez) İşte bu kaidenin istisnası İki cihan serveri Efendimiz (asm)’dır. O, kendisini istisnasız bütün etbaına; analarından, babalarından, canlarından ve evlatlarından daha fazla sevdirmiş “Fedîke ebî ve ümmî yâ Resûlallah” (1) dedirtmiştir
  Saâdet diyarları İsmail KISA
 Haşir meydanındaki hesap bittikten sonra mü’minler, hesabı hakkıyla vermenin sürûrunu yaşayarak, dünyada iştiyak duyup merak ettikleri ebedî saâdet yurdu olan Cennet hayatına doğru büyük bir heyecanla ilerlerler. Mü’minler Cennete müştak oldukları gibi, Cennet de sakinlerini büyük bir özlemle beklemektedir. Mü’minleri bekleyen ve Kur’ân’da geçen sekiz Cennet ismi şöyle zikredilmektedir:
 
Firdevs Cenneti: “Şüphesiz ki îman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, onlar için bir ağırlama yeri olarak Firdevs Cennetleri vardır.” (1)
 
  Dosta dost gerektir İsmail KISA

 Dosta en evvel dost gerektir

Nefse kanıp, kalbini kırma

Cana kan, yoldaş gerektir

Hevaya uyup, dosta kıyma

 

  Mirac ve Berat Kandillerinizi Tebrik Ederiz!  

 MUKADDES PAZAR AÇILDI.

ÜÇ AYLAR TAKVİMİ?

19 Temmuz Perşembe: Regâib Kandili
10 Ağustos Cuma: Miraç Kandili
27 Ağustos Pazartesi: Berat Kandili
13 Eylül Perşembe: Ramazan-ı Şerif birinci gün
8 Ekim Pazartesi: Kadir Gecesi

  Üç aylar ve gafletten kurtuluş Cemaleddin ŞENER
 Cenâb-ı Allah, Tebâreke Sûresi 2. âyetinde “Hanginiz amelce daha güzeldir diye sizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yarattı.” buyurduğu üzere insanın bu dünyaya gönderilişinden gaye imtihan olmaktır. Kim hayırlı işlerle, güzel bir ömür sürerse imtihanı kazanacak ve ebedî tükenmez bir saadete kavuşacaktır. Kim de nefis ve şeytana uyarak gaflete dalıp şerli işler yaparsa imtihanı kaybedecek ve cezasını da görecektir.



3 aylar Receb, Şâban, Ramazan…  
 “Receb ekim, Şâban sulama, Ramazan ise harman ayıdır. Her ekilen biçilir, har yapılan işin karşılığı görülür. Bir kimse ekim zamanını boşa geçirir ise, harman zamanı nedâmet duyar; âhirette kötülük göreceğinden dünyada beslediği ümitler de hiç olur.”
 
“Receb cefâyı terk ayıdır; Şâban amel ve vefâ ayıdır; Ramazan ise sadâkat ve safâ ayıdır…”
 
“Receb tevbe ayıdır; Şâban muhabbet ayıdır; Ramazan Hakk’a yakınlık bulma ayıdır…”
 
“Receb hürmet ayıdır; Şâban hizmet ayıdır; Ramazan nimet ayıdır…”
 
“Receb ibâdet ayıdır; Şâban zâhidlik ayıdır; Ramazan ise ziyâdesiyle nimetlere ermek ayıdır…”
 
“Receb ayında iyilikler kat kat artar; Şâban ayında kötülükler kalkar; Ramazan ayında ikramlar gelmeye başlar…”
Zünnûn-ı Mısrî Hazretleri
 
  Mi’râc’la gelen nûr, emânet ve anahtar H. Sabri ÇOŞKUN

 Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Harâm’dan, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya (İsrâ -gece yürüyüşü- ile) götüren (Allah, her türlü noksanlıktan) münezzehtir.

(İSRÂ, 1)

Resûl-ü Ekrem’in (asm) en büyük mûcizelerinden olan Mi’râc, çok mühim hakikatleri ve müjdeleri ihtivâ eden mukaddes ve manevî bir ‘sandukça’ esasında. Şakk-ı Kamer (Ayın ikiye ayrılması), Habîbullah’ın (asm) kürre-i arz/dünya ehline gösterdiği mucize olduğu gibi, Mi’râc da semâ/gök ehline gösterdiği mucizedir. O gece Âlemlerin Rabbi, Âlemlerin Fahrı ile bizzat görüşmüş ve hürmetine yaratıldıkları Sultân-ı Levlâk’i âlemlere de göstermiş.
 
 
  Berat Gecesi (27 Ağustos Pazartesi) Hayrunnisa ÇAKMAK

 Bu gelen gece Leyle-i Berât (Berât Gecesi) bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderât-ı beşeriyenin (insanın kaderinin) programı nev‘inden olması cihetiyle Leyle-i Kadr’in (Kadir Gecesinin) kudsiyetindedir. Her bir hasenenin (iyiliğin) Leyle-i Kadir’de otuz bin olduğu gibi Leyle-i Berâet’te her bir amel-i sâlihin (sâlih amelin) ve her bir harf-i Kur’ân’ın (Kur’ân harfinin) sevâbı yirmi bine çıkar. Sâir (diğer) vakitlerde on ise, şuhûr-ı selâsede (üç aylarda) yüz ve bine çıkar. Ve bu kudsî leyâli-i meşhûrede (mukaddes meşhur gecelerde) on binlere veya yirmi bine veya otuz binlere çıkar. Bu geceler, elli senelik bir ibâdet hükmüne geçebilir. Onun için, elden geldiği kadar Kur’ân’la ve istiğfar ve salavâtla meşgûl olmak pek büyük bir kârdır.

(Şuâ‘lar)
  “Din, güzel ahlâktır” Mehlika YAĞMUR
 Bir kandil düşünün. İçi islemiş, dışı tozlanmış ve fitilinin yanan kısmı kesilmemiş. Bu bakımı yapılmamış ve körleşmiş kandil dışarıya ne kadar ışık verebilir ki?!

“Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (Buhari, Hâkim, Beyhaki)
buyuran Resûlullah Efendimiz (asm) bir nevi insanlara kötü hasletlerden temizlemenin yolunu göstermek için gönderildiğini bu hadîs-i şerifiyle ifade etmektedir. Zira ahlâk nefsi arındırmaktır.
 
Girdim ilim meclisine ettim ilim talep,
İlim gerilerde kaldı illa edep, illa edep.
 
 
  Sevgili’yi Sevenler Özler Zafer ŞIK
 duy beni, gör beni ey Yâr
dünyâ artık daha kalabalık ve daha karanlık
bu şehrin duvarları sağır
bu şehir Sen’den sonra darmadağın, harâb
bak, kayıp gidiyor yıldızlar avuçlarımdan
sana yabancı bu çağlarda
artık her insan bir başına, yapayalnız ve çâresiz
beni bu sahte kalabalıklarda Sen’siz bırakma
 
 
“Tevâfuk, Husrev’in Tarzındadır” Muhammed Ali ENSARÎ

 “Onun için Husrev’in bir mahâreti varsa tevâfuku bozmamış. Tavsiye etmiştim ki; kimse mahâretini
karıştırmasın! Demek en büyük mahâret odur ki;
tevâfuku bozmasın!
Çünki tevâfuk, var.”

BEDÎÜZZAMAN HAZRETLERİ (RH)

Kur’ân-ı Kerîm ma‘nâ cihetiyle mu‘cize olduğu gibi, lâfız cihetiyle de mu‘cizedir. İlmiyle herşeyi kuşatan Rabbimizin, irâde ve kudret kalemiyle yazdığı kâinât kitâbının, zerreden şemse, sinek kanadından tâ semâvât kandillerine kadar istisnâsız bütün tekvînî âyetleri, israfsız, yerli yerinde, akılları hayrette bırakacak hârikulâdelikte ve acîb san’atlarla ve ma‘nîdar nakışlarla donatılmış olduğu ve çok cihetlerle kâinâtın yaratıcısının vücûduna ve vahdetine delâlet ettiği gibi, Kelâm sıfatından tecellî eden Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân’ın herbir sûresinde, herbir âyetinde, herbir kelimesinde, hattâ herbir harfinde dahi pek çok ma‘nâ ve hikmetler, müteaddid i‘câz vecihleri ve lem‘aları, nihâyetsiz kudsî sırlar ve şâyân-ı hayret yüce işâretler vardır ve bu vecihler, lem‘alar, sırlar ve işâretler ayrı ayrı ve hey’et-i umûmiyeleriyle Kur’ân’ın Kelâmullah olduğuna delâlet ederler.

 

  Husrev Efendi’nin Bedîüzzaman Hazretleri’ne Mektubu  

 “Her fedâkârlığa hazırım!”

29. Mektûbun 3. Kısmında Kur’ân’daki tevâfuk mucizesi teferruatıyla izah edilmekteydi. Husrev Efendi ve sâir talebelerde bu risâle yüksek bir heyecana vesile oldu. Nasıl olmasındı ki; Kur’ân’a hizmet etmek, Furkan’ın bir mucizesine şâhitlik, kâtiplik yapmak hangi ehl-i Kur’ân’ı sevindirmezdi? Husrev Efendi, Bedîüzzaman Hazretlerinin bu nûrânî arzusunu yerine getirmek için her türlü fedâkârlığa hazır bulunduğunu kaleme aldığı şu mektubu ile beyan etmekteydi:
“Çok Muhterem, Sevgili Üstâdım,

  Kur’ân’da Tesâdüf Değil, Tevâfuk Vardır Mehmet KÖROĞLU

Tevâfuk hakkında bazı sorular

Sual: En mühim hakaik-i Kur’âniye ve îmaniye ile meşgul olduğun halde neden onu muvakkaten bırakıp en ziyade mânâdan uzak olan huruf-u hecâiyenin adedlerinden bahsediyorsun?

El-cevab: Çünkü Bu meş’um zamanda Kur’ân’ın bir temel taşı olan hurûfuna hücum ediliyor ve onun tebdiline çalışılıyor!

(Rumuzat-i Semaniye, 48)

Bir hususta bir, iki, üç cihetten ittifak olsa bunun bir tesâdüf olamayacağı gâyet âşikâr iken, böyle 600 küsür sahife içinde başta 2806 Allah lafzı olmak üzere binlerce kelimenin umumen ittifak edip hep denk gelmesinin tesâdüf olmasına hiç imkân var mıdır?

 

  Bu günde…  
 Husrev Efendi, Târihçe-i Hayât’a, “Bediüzzaman Saîd Nûrsî’nin ders ve irşâdiyle hakikate ulaşan ve Nûr hizmetinde çok kıymettar ve yüksek hizmetleri sebkat eden kahraman ve hâlis bir talebenin, Üstadın mâhiyetini tarif eden ayn-ı hakikat bir ifadesidir” ibâresiyle ilâve edilen şiirinde Aziz Üstâdı şöyle tarif ve tavsîf etmektedir:
 

“Bu günde, Mele-i Âlânın Arzda medâr-ı süruru.
Bu günde, sekene-i Arzın Mele-i Âlâda medar-ı iftiharı.
Bu günde, Habibullâhın medar-ı nazarı.
Bu günde, Müslümanlığın sertâcı.
  Türk milletinin kahramanı: Husrev Altınbaşak Metin Said SERDENGEÇTİ

 Husrev Efendi, 1931’de tam intisap ettiği üstadının en mümtaz yardımcısı olmuştur ve üstadının ifadeleriyle: “Bu zat müstesna ve şirin kalemiyle nurlardan altı yüz risaleye yakın yazmış ve vatanın her tarafına neşrederek komünist perdesi altında dehşetli ifsada çalışan anarşistliği kır(mış) ve tecavüzünü durdur(muş) ve bu mübarek vatanı ve bu kahraman milleti o zehirden kurtarmak için tesirli tiryakları her tarafa yetiştir(miştir). Türk gençlerini ve nesl-i atiyi büyük bir tehlikeden kurtarmağa vesile ol(muştur).”

Ben dava eder ve ispat ederim ki: Bu soğukta soğuk muamele gören ve millete ve vatana zararlı tevehhüm edilen ve vücutça hastalıklı bulunan Husrev; Türk milletinin manevî büyük bir kahramanı ve bu vatanın bir halaskârıdır ve Türk milleti onun ile iftihar edecek bir hâlis fedakârıdır.” diyordu Bedîüzzaman Hazretleri. Nasıl demesin ki! Millet ve memleketin selameti noktasında her şeye rağmen davasına sahip çıktığı çileli hayatının en yakın omuzdaşı Husrev Efendi olmuştur her zaman. Hem Husrev Efendi, varisi olduğu malının hemen hemen hepsini ve çile içinde geçen ömrünü, -üstadıyla beraber- bu milletin selameti için fedâ etmekten hiçbir zaman kaçınmamıştır.

 

Elmas Kalemli Husrev Efendi (rh) Ahmed Yusuf ÖZDEMİR
 Hazret-i Ali (kv)’nin “Biz Âl-i Beyt’ten birer Gavs çıkıp her kürbet ve şiddet zamanında imdat ediyoruz.” müjdesinin âhirzamanda tahakkukuna bizzat vesîle olan Bedîüzzaman Said Nursî Hazretleri, Risâle-i Nûr hizmetinin parlak netîcelerini ve müceddidliği sadece şahsı nâmına kabûl etmez. Onun bu tavrı îmânından kaynaklanan tevâzusunun cilvesi olmakla beraber mühim bir hakikatin de ifâdesidir.
 
Bu tavrının sebebini de yine bizzat kendisi vermiştir: Kendisine her fırsatta minnettarlıklarını ifâde eden Ahmed Husrev Altınbaşak gibi bazı talebelerinin ‘iktiran’ı ‘illet’le iltibas ettiklerini söylemiş ve “Eğer Üstâdımız buraya gelmeseydi, biz bu dersi alamazdık. Öyle ise onun ifadesi, istifademize illettir.” diyen talebelerine şöyle cevap vermiştir: “Ey kardeşlerim! Cenâb-ı Hakk’ın bana da sizlere de ettiği nimet beraber gelmiş, iki nimetin illeti de Rahmet-i İlâhiyyedir. 
 
 
 
 
 
 
  Büyüklere Saygının Âdâbı Zeynel YILDIRIM

Büyüklere saygı göstermek İslâm’ın en büyük ahlâki dusturlarındandır. Büyüklere saygı göstermemek âhir zaman
alâmetlerinden sayılmıştır.

Büyüklere saygı göstermek İslâm’ın esaslarındandır.
 
İbn Abbas (ra) Peygamberimiz (asm)’ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:
“Büyüklerimize saygı göstermeyen, küçüğümüze merhamet etmeyen, iyiliği emredip, kötülükten nehyetmeyen bizden değildir.”
(Ahmed, Tirmizi, İbn Hibban)


  Gaflette yaşamak Dr. Yusuf Bahadır DEREN
Bu öyle bir hâldir ki kişi bakar görmez, işitir duymaz, okur anlamaz olur. Sanki üzerinde ölü toprağı vardır. Üzerini örten elbiseleri, yorganı değil de gaflet örtüsüdür. Sanki gaflet, akıntılı bir nehir, kendisi de küçük bir teknedir. Nehir nereye götürse oraya gider. Ne yol sorulur, ne vasıta, ne de varılacak istasyon.

Cenâb-ı Hakk’ın “Gâfillerden olma!” emriyle hiç gaflette kalmayan bir peygamberin ümmeti olarak gaflet asrında dünyaya geldik. Balıklar misali “Ol mâiler ki derya içredirler, deryayı bilmezler” sırrınca nice yıllar gaflette yaşadık ve gaflette olduğumuzu anlamadık. Ancak gafletten ikaz edildiğimizde gafletin tâ hücrelerimize, en derin hissiyatlarımıza işleyebilen ince ve sinsi bir hastalık olduğunu anlayabildik. Bu sefer de müteyakkız olarak gaflet deryalarındaki seyrimiz başladı. O zaman da anladık ki insan her yaşta, her seviyede gaflete düşebilir ve aldanabilir.



  Bulmaca Dr. Yusuf Bahadır DEREN

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir önceki sayımızdaki  bulmacanın cevabına buradan ulaşabilirsiniz.



 
  Bugün 12 ziyaretçi (54 klik) kişi burdaydı!


REKLAM WERMEK İÇİN İLETİŞİM REKLAM WERMEK İÇİN İLETİŞİM

 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol