vuslatyeri
  => 12. Sayı (Kasım 2007)
 



12. Sayı (Kasım 2007)   


  Editörden A. Cihangir İŞBİLİR

Yâ Rab! Üzerimize sabır yağdır!
Merhaba!
12. sayımızla huzurlarınızdayız hamdolsun.
Kaleme andolsun; kelâmı, sırf Allah rızası için sarf ediyoruz.
Yazdıklarımızı yaşamaya, yaşadıklarımızı yazmayadır tüm himmetimiz.
Zamana andolsun; bir yaşımızı dolduracak olmanın heyecanını ve henüz emekleme dönemini bitirme arefesinin mes’ûliyetini iliklerimize kadar hissediyoruz.
  Kalpten Kalbe Yol Vardır M. Zakir ÇETİN

 

Şefkatle yapılan nasihat tesir eder

Hem ehl-i kemâl ve selef-i salihînin siyerlerine dikkat ettiğimizde, ekserîyetle onların, fazîlet ve kemâlâtlarının vesîlesi ve rızâ-yı ilahî’ye sebep olan, “Nefis her şeyden ednâdır, hizmet her şeyden âlâdır.” düsturunu ve “Topluma hizmet eden, toplumun efendisidir.” hadîsini kendilerine rehber yaparak, birer çekirdek gibi hizmet toprağında çürüdüklerini, fakat her birisinin derecesine göre feyiz ve bereketleriyle bütün mü’minlerin kalplerine uzanan ve onların muhabbetlerini celb eden, asırlarca belki ebede kadar yaşayan, mânevî birer ağacı sümbül verdiklerini görüyoruz.

 
  Kalple Yapılan Gıybet, Toplumu Kemiren Dehşetli Hastalık: Sû-i zan İdris FERİD
“Herkesin kalbinde olanı, ancak gaybı bilen Allah bilir. Gözünle görüp tevil kabul etmeyen kat’î bir malûmâta sahip olmadıkça, kimse için kötü düşünmeye hakkın yoktur! Gözünle görmeyip, kulağınla duymadığın hususlarda kalbine gelen şüpheler şeytandandır! Şeytan ise en fâsık kimse olduğu için, onu tasdik değil, yalanlaman gerekir. Nitekim Allah Kur’ân’da şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Eğer fâsık bir kimse size bir haber getirirse, onun içyüzünü araştırın; yoksa bilmeyerek bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra yaptığınıza pişman olursunuz. (Hucûrât, 6)
İmam-ı Gazali Hazretleri (rh)


  Olmadı! Cavid SARACOĞLU
Kur’ân caddesinde doğru gitmeyen,
Hak hakikatten haberdar olmadı!
Peygamber’e kalben iman etmeyen,
Yüce Rabb’e samimi yâr olmadı!



  Yiğitsen Gel! Ölümü Özlemek Var.. Mehlika YAĞMUR
Yâ Rab!
Ölüm gecelerine ‘şeb-i arûs’ (âşıkın mâşukuna kavuştuğu gece, vuslat gecesi) dedikleri Mevlanâ’lar misali ölümü bize senin de sevgilin olan sevgililerimize kavuşma vesilesi kıl.

Ve ey ölüm!
Öyle yaşayayım ki seni sevenleri, geldiğinde bana beni alnımdan şehâdetle öpesin!

Ölüm! Ön cephesi vahşet arka cephesi rahmet olan kelime..
Bizi korkutan ölüm müdür sizce?
“Eğer İmam-ı Rabbânî Ahmed-i Farukî bugün Hindistan’da hayattadır deseler ve bir davet de olsa, bütün zahmetlere ve tehlikelere katlanarak ziyaretine gideceğim.” der. Bediüzzaman Hazretleri (rh).



Mescid-i Nebevî , Yapılış ve Özellikleri  
Peygamberimiz (asm) devesi Kusvâ’nın üzerinde bulunduğu ve devenin yuları da devenin başına dolanmış olduğu halde, deve Medine’nin içinde ilerleyerek Adiyy b. Neccar oğullarının evleri hizasına gelince, Peygamberimiz (asm)’ın yapılacak mescidinin kapısının konulacağı yere çökmüştü ki, orası o zaman Neccar oğullarından Sehl ve Süheyl isimlerinde iki yetim gence ait hurma serme ve kurutma yeri olup, adı geçen gençler Muaz b. Afrâ’nın himâyesi altında idiler.



  Kabr-i Şerîf  
1- Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in mübarek pâk cesedinin bulunduğu mezar.
1- Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Resûlullah (sav)’in kabri.
2- Sultan Mahmud Nureddin Zenki zamanında mübarek kabirlerin etrafına dökülmüş kurşun.
2- Resûlullah (asm) zamanından kalma hurma dalından yapılmış pâk hücrenin tavanı.
3- Pâk kabirlerin üstündeki kubbe.
3- Seyyide Aişe (rha)’nın Hz. Peygamber (asm) tarafından bina edilen duvarı.
4- Ömer b. Abdülaziz (ra)‘ın duvarı.
5- Kayıtbay (rh)’ın mübarek kabirleri üzerindeki perdeleri taşıyan duvarı ve sütunları.


  Peygamberimiz Aleyhisselamın Mescidinin İlk Vazifeleri  
Peygamberimiz (asm); mescidinin ilk ve devamlı imamı, hatibi ve vaizi idi. Sefer ve gazalara çıkacağı zaman, yerine vekil olarak ekseriya İbn Ümmi Mektum’u bırakırdı. Mescidin müezzinlik vazifesi Peygamberimiz (asm) tarafından ilk günden itibaren Bilal-i Habeşî’ye verilmişti. İbn Ümmi Mektum da, Bilal-i Habeşî ile birlikte müezzinlik yapardı.


Bilal-i Habeşî, uyuyanları sabah namazına kaldırmak için, ezanı erkence okurdu. İbn Ümmi Mektum ise, âmâ olduğu için, kendisine: “Sabah oldu! Sabah oldu!” diye uyarı yapılmadıkça, ezanı okumazdı. Bu iki müezzinden Bilal-i Habeşî ezan okuduğu zaman, İbn Ümmi Mektum kamet getirirdi.


  Ravza-i Mutahhara  
1- Resûlullah Efendimiz Hz. Muhammed Sallallâhü Aleyhi Vesellem’in Kabri.
2- Halife Efendimiz Ebû Bekir’is-Sıddîk (ra)’ın kabri.
3- Mü’minlerin emîri Efendimiz Ömer İbni’l-Hattab (ra)’ın kabri.
4- İşaret edilen yer Meryem oğlu İsa (as) içindir. Bir rivayette Resûlullah Efendimiz’in uzantısıdır. Diğer bir rivayette Efendimiz Hz. Ömer’in arkasındadır.
5- Seyyide Âişe (rha)’nın ikamet ettiği yer. Bir rivayette odanın doğu kısmındadır. Diğer bir rivayette ise kuzey kısmındadır. Bana göre doğru olan budur.
6- Vahyin indiği yer. Cebrâil Aleyhisselâm bir çok defa buradan gelmiştir.
7- Seyyide Âişe (rha)’nın odasının duvarıdır ki, onu Resûlullah (sav) kerpiçten binâ etmiştir.
8- Efendimiz Ömer b. Abdü’l-Azîz’in (ra), Efendimiz Velid b. Melik’in (ra) binasındaki meyilden dolayı Hücre-i Şerîfe etrafında inşa ettirdiği beşgen duvar.
9- Sultan Kayıtbay’ın (rh), Ömer b. Abdü’l-Aziz’in (ra) duvarı etrafında dıştan inşa ettirdiği duvar.
10- Sultan Kayıtbay’ın duvarını destekleyen ve Hücre-i Şerîfe’nin etrafındaki yeşil perdeleri taşıyan sütunlar.

Devamı bu ayki dergimizde
 
  Allah’adır Tevekkülümüz, Îtimadımız  

A. Zeynep ÜNSAL
“Mü’minler, sırf Allah’a dayanıp güvensin!” (İbrahîm, 11)

Tevekkül, lügat mânâsıyla, ‘işi başkasına ısmarlamak’ demektir. Geniş ve ıstılâhî mânâda ise; sebeplere mürâcaat edip onlara riâyet ettikten sonra ve kendine âit vazifeyi yaptıktan sonra, neticenin hayırlı olmasını, kudreti sonsuz olan Allah’tan dilemek ve neticenin mâhiyetini O’na bırakmaktır.

Tevekkül; Yüceler Yücesinin küllî iradesine tam teslim olmak, sonsuz kudretine tam îtimat etmek, engin rahmetinden tam emin olmak, üstün izzetine tam güvenmek, geniş hikmetini tam kabullenmek, ihatalı ilmini tam bilmek, her şeyden haberdar olduğunu tam hissetmek ve tesirli hükmün sadece O’na âit olduğunu bilip hükmüne tereddütsüz boyun eğmektir.


Kanaat ve Tevekkül Nedir ? Muhlis KÖRPE

Öğrenilmiş ve öğretilen iki yanlış!
Bir maksadın ele geçmesi için öteden beri bilinen çareler, tedbirler, yollar ne ise onları uygulamak gerekir. Çünkü Allah, bu âlemde herşeyin, her hâdisenin meydana gelmesini birtakım sebeplerin ve çarelerin tatbik edilmesine bağlamıştır. Buna ‘tesbîb hikmeti’ denir.

Yâni birseyin yaratılmasi, bir isteğin verilmesi, onunla ilgili sebeplerin meydana gelişinden sonra gerçeklesir. Allah’ın âdeti bu sekilde devam etmektedir.

“Çalışmak veya çalışmamak fark etmez. Nasibin varsa gelir, yoksa gelmez. Günlük yevmiyemizi kazandık. Bu kadar çalışma yeter. Bunlar da amma çalışıyorlar. Durmak, dinlenmek bilmezler. Elindekiyle yetinmesini bilmelisin. Ne kadarda kanaatsiz. Tedbirini alsan da almasan da değişmez. Tevekkül et!”


  Cumalar Bayram Bize, Cuma Günü ve fazileti Murat İNCEİMAMOĞLU
İbn Huzeyme’nin Selmân-ı Fârisî’den yaptığı bir rivâyete göre, bir defa Peygamberimiz (asm)
Hz. Selmân (ra)’a: “Selmân, sen Cumayı ne zannediyorsun?” diye sorunca o da: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” der. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Senin atan Âdem (as)’in yaratılışı işte o gün oldu, yani vücudunun bütün parçaları o gün bir araya getirildi.” buyurmuştur.
Ebû Hureyre’den rivâyet edilen başka bir hadiste de: “Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı Cuma günüdür: Âdem (as) o gün yaratıldı, o gün Cennet’e girdi, yine o gün Cennet’ten çıkarıldı. Bir de kıyamet Cuma günü kopacaktır.” (5) buyurulmuştur.

Cuma günü ve fazileti

“İnsanlarda velî, Cumada dakika-i icâbe, Ramazan’da Leyle-i Kadir, Esmâ-i Hüsnâda İsm-i Âzam, ömürde ecel meçhul kaldıkça, sair efrad dahi kıymettar kalır, ehemmiyet verilir. Yirmi sene müphem bir ömür, nihâyeti muayyen bin sene ömre müreccahtır.”


  Cuma Âdâbı Zeynel YILDIRIM
“Size bir Sûre haber vereyim mi ki, azameti semâ ile arz arasını doldurmuş, onu yetmişbin melek teşyî’ etmiştir? O Sûre Kehf süresidir. Kim Cuma günü bu Sûreyi okursa Allah onu öteki Cumaya kadar bu Sûre ile mağfiret eder, sonunda üç gün de ziyâdesi vardır. Ve semâya ulaşan bir nûr verilir ve Deccal’in fitnesinden muhafaza edilir. Yatacağı vakit bu Sûrenin sonundan beş âyet okuyan hıfz olunur ve gecenin istediği vaktinde kaldırılır.”

Ebû Lübabe bin Abdilmünzir (ra)’ın rivâyet ettiği bir hadiste şöyle denilmiştir:
“Cuma günü, Allah katında öteki günlerin en üstünü ve en büyüğüdür. O Allah katında kurban bayramı ve fıtır bayramından daha büyüktür. Cuma gününün beş hasiyeti vardır:
1) Allah, Adem (as)’ı o gün yarattı.
2) Allah, Adem (as)’ı o gün yer yüzüne indirdi.
  Ayasofya’da ilk Cuma namazı  
Okunan bu hutbe Osmanlılar içinde okunan hutbelerin belki de en mukaddesi, en sevinçlisi, en büyük şan ve şerefe sahip olanı idi. Çünkü o güne kadar sekiz buçuk asırdan beri bütün Müslümanların ulaşmayı şiddetle arzu ettikleri bir fethi Cenâb-ı Hak tarafından Osmanlı padişahlarına ve onun tebasına verildiğini ilan etmekte idi. Fethin komutanı ve gazileri, sahabe-i kiramın bile şiddetle arzu ettikleri büyük bir saadete ve Hz. Peygamberin “ne güzel komutan ve ne güzel asker” övgüsüne mazhar olmuşlar idi.

Fâtih düzenlenen tören alayı ile şehre girince kuvvetli rivâyete göre doğruca Ayasofya’ya gitmiştir. Tursun Bey, Ayasofya nam kiliseyi görmeye rağbet etti der. Müverrih Âlî, “Fâtih’in hemen şehre girmesindeki isticali Ayasofya nam kenise-i azimeyi mâbed-i ehl-i İslâm etmeğe mütehâlik” olduğunu söylüyor ve devamla mâbed-i kadime doğru yöneldiklerini belirtiyor.
  Peygamber Efendimiz (asm)’ın Okuduğu İlk Cuma Hutbesi...  
Ey İnsanlar!
Kendiniz için âhiret azığı hazırlayınız ve onu kendinizden önce gönderiniz! Elbette bilirsiniz ki, ölecek ve dünyada her şeyinizi geride bırakacaksınız! Sonra Âlemlerin Rabbi, arada bir tercüman ve perde bulunmaksızın sizden herbirinize:
Sana benim Resûlüm gelip, emirlerimi tebliğ etmedi mi?
Ben sana mal verdim, ihsanda bulundum. Sen, bu nimetlerden, kendine âhiret payı ayırdın mı? diyecek!
Allah (Celle Celâlühü ve Celle Şânuhü) İlyas RAMAZANOĞLU
Eğer ‘Allah’ lafzından ‘elif’ harfi kaldırılsa geriye ‘lillâh’ lafzı kalır. Bunun mânâsı: “Allah’a mahsustur” şeklindedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de bu şekilde “ve lillâhi” diye başlayan âyetler vardır.

Eğer ‘lillâh’ lafzındaki ilk ‘lâm’ harfi kaldırılsa geriye ‘lehü’ lafzı kalır. Bunun mânâsı şudur: “O’nun içindir veya O’nundur.” Nitekim bu şekilde Allah’a delâlet eden ve ‘lehü’ lafzıyla başlayan âyetler vardır.
 
Eğer ‘lehü’ lafzındaki ‘lâm’ harfi kaldırılsa geriye ‘hü’ yani ‘O’ kalır. Bu kelime de Allah’a delâlet etmektedir. Bu şekilde O’nu gösteren ve Kur’ân’da geçen âyetler vardır. Bu husûsiyet sadece ‘Allah’ isminde vardır.
  Şehzadebaşı Camii Mustafa YILMAZ
Eserlerine, kendine özgü süsleme ve motifleri nakşetti. Gösterdiği mahâretiyle devletin en parlak dönemine yakışır, sanat şaheserleri meydana getirdi. Üzerinden asırlar geçmesine rağmen eserleri hâlâ dimdik ayaktadır ve görenlerin büyük hayranlığını celbetmektedir.

Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1543 yılında 22 yaşında vefat eden en sevdiği şehzâdesi Mehmed adına yaptırılmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman’ın ve Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak devrinin büyük mimarı Mimar Sinan, Şehzâde Camii ve külliyesini 1543-1548 tarihleri arasında tamamlamıştır.

Koca Sinan daha sonraları yaptığı bir değerlendirmede “Şehzâde Camii çıraklık, Süleymaniye Camii kalfalık, Edirne Selimiye Camii de ustalık eserimdir” diyecektir. İşte Şehzâde Camii, Sinan’ın mimarî dehasındaki ana devirler olan bu üç âbide eserin ilk basamağıdır. Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, sanatının gelişimini gösteren basamaklardır. Bunların ilki Şehzâdebaşı Camii ismiyle de bilinen İstanbul Şehzâde Camii ve külliyesidir.
  Dil Öğreniminde Püf Noktaları Hamza BERAAT
Seviyeniz ilerledikçe Türkçe sözlük kullanımını bırakın! O dilin sözlüklerini kullanın! Meselâ İngilizce’de anlamını bilmediğiniz bir kelimeye İngilizce-İngilizce bir sözlükten bakın! Bu ilk başlarda biraz zor olacaktır. Lâkin bu alışkanlığı edinen kişi o dildeki tariflere alıştığı için kendisini daha iyi ifade etmeğe başlayacaktır.

Zaman zaman o dili konuşanlarla pratik yapın ve konuşma esnasında aldığınız mutluluğu görün! Bir de ileri düzeyde öğrendiğinizde alacağınız mutluluğu tahmin etmeğe çalışın!

- Mümkün olduğunca o dile maruz kalmaya çalışın. Dilbilimciler çocukların dili çabuk öğrenmelerini, anadile maruz olma oranında hızlı olduğundan bahsederler. Meselâ kendisiyle yeterince konuşulmayan, anne babası bütün gün tarla bahçede çalışan çocukların konuşmaya geç başlamasının, konuşmaları yeteri kadar duymamalarından kaynaklandığı söylenmektedir. İkinci dil öğreniminde süreç biraz farklı işlese de dile maruz kalma mantığı aynıdır.
  Gayrete Karşı, Hidâyet Dr. Yusuf Bahadır DEREN
Ey kalpleri Döndüren /Çeviren Allah'ım ! Kalbimi Dininin Üzerine Sabit Kıl!

Cenâb-ı Hakk’ın hidâyetimizi arttırması ve bizi bu noktada kararlı kılması için hidâyete elyak olmamız ve kendimizi hidâyet nûruna ve ikramlarına hazır hâle getirmek noktasında ciddiyetle gayret göstermemiz gerektiği büyük bir hakîkat olarak karşımıza çıkmaktadır. Unutmamalıyız ki ne kadar gayret gösterirsek o kadar rahmet ve hidâyet edilecek. Zira hidâyetin devamı bu gayrete bağlı olacaktır.

   
  Bayramdır Cuma Bize Murat DARICIK
Bayramdır Cuma bize bayramdır Cuma bize
Müjdeler olsun Rabbim müjdeler olsun bize!

Mü’mine bayram dedi sevgili Peygamberim
Bu günde kabul olur duâm ve amellerim!


Dilde Islah Hareketleri Murat DARICIK
“Onlara: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın!’ denildiği zaman, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar.” (Bakara, 11,12)

Hiç kuşkusuz insanlar arası en önemli iletişim aracı dildir. Beynelmilel meşhur bir söz vardır: “Dil iletişimdir.” Ne yazık ki çok konuda ortak bir noktada anlaşamayan ülkemiz münevver ve ilim adamları Türk dilini bir anlaşma ve iletişim aracı olmaktan çıkarmışlar, çoğu zaman ülke gündemini işgal edecek kadar ihtilafı ileri götürmüşlerdir.

Türkiye’nin yüzünü batıya döndüğü Tanzimat Fermanı’yla ortaya çıkan dalgalanmalar daha o zaman Türk edebiyatında, fikir ve kültür hayatında ileride yaşanacak bir ihtilafın habercisiydi. Bir tarafta Divan Edebiyatı taraftarları bir tarafta yeni edebiyat taraftarları bir tarafta bu iki edebiyat arasında gelgit yaşayan edebiyatçılarımız…


  Sizden Gelenler  
Sizden Gelenler
sizdengelenler@irfanmektebi.com
P.K. 7 - 34290 - K.Çekmece / İST.

Öncelikle küresel yozlaşmanın ve sosyal çöküntünün yaşandığı günümüz toplumunda, tab ve neşrettiğiniz İrfan Mektebi, kültür, edebiyat ve din ekseninde önemli bir boşluğu doldurmaktadır. İmanî ve amelî noktada yeni yeni açılımlar getirilmesi ve günümüzün anlayış ve idrakine sunulması derginizin ayrıca hususiyetlerinden olarak görüyorum.

Derginizde imanî ve amelî konuların pozitif ve sosyal bilimlerin ışığında izahı dergiye olan teveccühü daha câzip hale getirdiğine inanıyorum. Bunun artırılarak devam etmesini arzu ediyoruz.
Engin LAFCI
  Bulmaca  






Önceki sayımızdaki bulmacanın cevabını buradan bulabilirsiniz.
 
  Bugün 6 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı!


REKLAM WERMEK İÇİN İLETİŞİM REKLAM WERMEK İÇİN İLETİŞİM

 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol