vuslatyeri
  => 4. Sayı (Mart 2007)
 




4. Sayı (Mart 2007)   


  Editörden A. Cihangir İŞBİLİR

Editörden

Bu ayki dosyamız “ilim.”

İrfan Mektebi için bu dosya çok mühim.

İlk üç sayımızda gördük ki her bir İrfan Mektebi okuyucusu aslında kuvvetli birer ilim talebesi.

Malûmunuz, ilim ehli, daimî talebedir; devamlı talep eder.

  İstikbâl Yalnız Ve Yalnız İslâmiyet’in olacak Mehmet KÖROĞLU

  Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN
Bir gün yanımıza Almanya’da yüksek tahsil yapan Fransız bir genç geldi. Sohbet esnâsında aramızda şöyle bir konuşma geçti.

Dedi ki: Akıl ve bilim dinden hep uzak tutulmalı, yoksa akıl ve bilim kişiyi îmandan çıkarır. Çünkü akıl hep soru üretir, bilim her şeye şüpheyle yaklaşmayı gerektirir. Soru ve şüphe de insanı îmandan çıkarır.
Biz de ona cevâben dedik ki: Sizin dininizde, sizin inanç tarzınızda olabilir ama böyle bir anlayış bizde yoktur. Bizler kendi dinimiz olan İslâmiyet’te, kalbimizle inandığımız şeyleri aynı zamanda aklımızla da anlayabiliyoruz.

  İşaretlerin Dili Kürşad İMANLI

  Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN
Bismillah diyerek söze başlayalım. Cenâb-ı Hakk’ın kudsi sıfatlarından birisi de Kelâm sıfatıdır. Yani Rabbimiz Mütekellim-i Ezelî’dir. Yani, kelâm eder konuşur. Lâkin O’nun san’atları varlıkların san’atlarından ne derece üstün ve eşsiz ise elbette ve her halde kelâmı yani konuşması da o derece üstün ve eşsizdir. Kelâmının en yüksek derecesi Kur’ân-ı Azimüşşan’dır. Allah’ın nasıl ki yarattıkları çeşit çeşittir öyle de kelâmı da çeşitlidir, muhteliftir

 

  İslâm Hat Sanatının Doğuşu ve Gelişmesi Yusuf BİLEN

  Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN
Hat san’atı, İslâm medeniyeti çerçevesinde Arap yazısına bağlı olarak doğmuş ve gelişmiş güzel san’atlardan biridir. Arap yazısı İslâm’ın zuhuru ile sür’atli bir inkişâf devresine girmiş ve hicreti ta’kîb eden iki asır içerisinde bir taraftan bağlı bulunduğu Arap dilini ifâde edebilen bir yazı sistemi, diğer taraftan hâlâ canlılığını muhafaza eden bir san’at şubesinin ana unsuru olmuştur.
Arap yazısı, Ârâmî halkasıyla Fenike yazısına bağlanmaktadır. Ârâmî yazısından Nabat yazısı inkişâf etmiş ve bundan da Arap alfabesi doğmuştur. Nabatî yazı Havran, Petra, el-Ulâ yoluyla Hicâz’a veya İslâm âlimlerinin naklettiklerine göre Enbâr’dan Hîre’ye, oradan Hicâz’a veya Havran, Enbâr ve Hire’ye, oradan da Dümetülcendel yoluyla Hicâz’a gelmiş ve yayılmıştır.

  İslâm Harfleri H. Sabri ÇOŞKUN
 Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN

LİSAN VE KÜLTÜR NİÇİN ÖNEMLİDİR?

Lisan da insanlar ve diğer canlılar gibi hayattadır. Zaman içerisinde yeni bir kısım kelimeler doğar, bir kısmı ise ölür. Her bir kelime ise, içerisinde yetiştiği toplumun değer yargılarını ve birikimlerini deruhte etmiştir. Hususen, zevk-i selim sahibi atalarımız, bir mesele ile alakalı kelimeleri seçerken, “efradını câmi, ağyârına mâni” bir şekilde hareket etmesini bilmişlerdir.
Kelimelerin yazı, harfle beraber lisanen de Kur’ânî olmaları, bu kelimelere kültürel boyutla birlikte, dinî bir hüviyette kazandırmıştır. Dolayısıyla, ifade edilen kelime tazir ile alakalı ise, cenneti ihtar edecek bir genişlik vermektedir.

Çanakkale’nin İsmâillerine Zafer ŞIK
  Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN

Gidin ve görün…
Toprağı hâlâ kırmızıdır Çanakkale’nin.

‘Tüfek îcâd oldu, mertlik bozuldu’
demişti şâir
Şâirim! Peki gördün mü Çanakkale’yi
Ölüme ölümsüzlük nâmını verenleri
Asrın İsmâillerini gördün mü şâirim
 
  “Kur’ân’ı Tertil Üzere Oku!” M. Said YÜKSEL

  Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN

- Tecvidin tarifini yapar mısınız?

Kur’ân harflerinin mahreçlerinden sıfatlarına uygun olarak çıkartılmasına yani hakkı verilerek nâzil olduğu vech üzere hatasız okunmasına tecvid denir. Tecvid üç unsurdan meydana gelmiştir:

1. Mahrec, 2. Sıfat-ı lazıme, 3. Sıfat-ı arıza

- Kur’ân-ı Kerîm’i tecvid ile okumanın hükmü nedir? Ayrıca Her Müslüman için gereken asgari kıraat seviyesi ne olmalıdır?

  Korkunç Cehâlet Vardır Cavid SARACOĞLU
 
 Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN
Kardeş, zikrin efdali “Lâ ilâhe illallah!
Muhammedün Resûlullah” diyene cennet vardır!
 
 
 
Muhammedsiz gönüller asla bulmadı felah,
Onu tasdîk edene ebedî felah vardır!

Allah, Ehad, Samed’dir, elçisi Muhammed’dir!
Tevrat, Kur’ân’da mezkûr, İncilde de Ahmed’dir.
 
 
 
  İlim Ahlâkı Metin Said SERDENGEÇTİ
  Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN
İlim; bilmek mânâsında olup, Mücâdele Sûresi 11’de “Allah içinizden iman edenleri yüceltir, bunlardan kendilerine ilim verilmiş olanları ise, kat kat derecelerle yükseltir” âyeti ve “Allah u Teâlâ kime iyilik dilerse, onu, din âlimi yapar ve dinine zarar verecek şeyleri ona bildirir, doğruyu gösterir” hadis-i şerifiyle ve daha nice âyet ve hadislerle kıymeti bildirilmiş ve insanoğlu ilme teşvik edilmiştir.

Dinimizin ilme verdiği kıymet ve ehemmiyet, daha ilk nazil olan âyetlerde kendisini göstermektedir. Resul-i Ekrem (asm)’a “Oku!” emredilmiş ve bununla beraber neyi okuyacağı da yine Allah (cc) tarafından bildirilmiştir.
 
  Nimetin Kıymetini Bilmek Mustafa YANKIN
 
 
 Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN
Kitap okuma, ilim tahsil etme veya bu uğurda bir şeyler yapma mevzûsu açıldığında çoğumuz kendimize göre mazeretler uydururuz. Kimimiz zamanının olmadığından yakınır kimimiz işlerinin çokluğundan şikâyet eder. Hâlbuki kendimize iş edindiğimiz, üzerinde zaman harcadığımız nice şeyler vardır ki bizi köprülerden geçirmez.

Amerika’nın tavuklarını hesaplarız sözgelimi veya yıldızları arşınlarız gün boyu. Kimimiz de güya bilgi ediniriz; ama bilgi adına öğrendiklerimizin pek çoğunda bizim için ne fayda vardır ne de zarar. Kafamız adeta bilgi çöplüğüne döner. Lüzumsuz işleri yapmaktan lüzumlu olanlarına bir türlü vakit bulamayız.

 


Yeni bir Dünya Yeni Bir Kültür İdris FERİD

  Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN
Bütün dünyaya hitap eden bir kültür oluşturmak kolay bir iş değildir, zordur. Fakat imkânsız da değildir. Bizler 400 çadırdan 20 milyon kilometrekarelik bir cihan devleti çıkarmış ecdadın torunlarıyız. Ecdadımız pek çok zorluğun üstesinden gelmiş, yüzyıllarca dünya milletlerini yönlendirmişlerdi. Bu gün onların torunları olarak yeni bir kültür oluşturarak insanlık alemine öncülük yapabiliriz.
Bediüzzaman Hazretleri bazı risalelerinde, bilhassa Hutbe-i Şâmiye adlı eserinde, gelecekte İslâm’ın bütün dünyaya hakim olacağından bahseder.

  Zulmetli Münevverler Dr. Ali CERRAHOĞLU
  Dinlemek ya da Mp3 olarak indirmek için TIKLAYIN
Demek akıl ve fikrin tam nûrlanması ve istikameti yakalaması manevî kalp ile olmaktadır. Yoksa beynimizin kıvrımları ve nöronları arasından ilim ve basîret ortaya çıkmaz. Kalp, vahye ve ilhama mazhar olduğundan, insanlık içinde gerçek münevverler ve insanlığın nurlu önderleri, başta peygamberler ve onların arkasından giden asfiyâ ve evliyâ olmuştur.

İnsanlık tarihi boyunca her toplumda bir kısım insanlar kendilerine münevver, yani aydın ismini vererek hem kendilerini hem de toplumu aydınlattıkları iddiasında bulunmuşlardır. Hâlbuki bazı aydınların(!) kendilerini ve toplumu karanlık derelerde perişan ettiklerini ve hem dünya, hem de ahiret saadetlerini mahvettiklerini görmekteyiz.
 
  İlim Talebesi Olmanın Fazileti Cemaleddin ŞENER

    Allah u Tealâ’nın sübutî sıfatlarından biri de İlim sıfatıdır. Bir varlığın yaratılabilmesi için üç temel sıfata ihtiyaç vardır. Allah’ın İlim, İrade ve Kudret sıfatları olmadan hiçbir şey vücud sahasına çıkıp var olamaz. Yani önce İlm-i ilâhîde projesi olacak. Sonra varlığa çıkması İrade olunacak. Sonra da Kudret tarafından yaratılarak varlık âlemine çıkacak. Allah’ın yaratması ile varlık nûruna kavuşan her şeyin, gayet intizamlı, hikmetli, ölçülü ve san’atlı yapılışları onların nihayetsiz bir ilm-i ilâhînin mahsulleri olduklarını akıl gözüne apaçık bir şekilde gösterir.

  “ALÎM” ism-i şerîfi Muhlis AYDIN
 Esmâü’l-Hüsnâ (en güzel isimler) ise Allah’ındır! Öyleyse O’na onlarla duâ edin; ve O’nun hakkında haktan (meyledip) sapanları bırakın!”
 

    Cenâb-ı Hakkın birçok isimleri vardır. Hepsi de en güzeldir. Bunlardan birisi de Alîm’dir. Yani küçük büyük, az çok, insan melek, yer gök, dünya ve âhiret, görünen görünmeyen gibi her ne varsa her şeyin hakikatini, iç yüzünü, geçmiş, gelecek ve hâli hazırdaki hallerini hiçbir gizli taraf kalmaksızın bilene denir. Kısacası imkânsızı, mümkün olanları ve vâcib (zorunlu) olan her şeyi bilir.
  İlmin Fazileti Muhammed ÇETİN
 İlim ile marifet, imanın tahkîkî olmasına vesile oldukları gibi, ilme’l yakinden ayne’l yakin mertebesine, hatta araştırma yapan bütün ehl-i tahkikin ittifakıyla sabit olan ve şeytanın elinin ulaşıp alamayacağı imanı hakka’l yakin derecesine çıkarmaları ve imanla kabre girmeye vesile olmaları ve Hadis-i Şerifte “Şeytan için (din ilimlerini bilen) bir fakih, bin ibâdet edenden daha şiddetlidir.” ifadesi de ilmin başta şeytan olmak üzere düşmana karşı ne derece tesirli bir silah ve sağlam bir kal’a ve kuvvetli bir zırh olduğunu gösterir.
 


İlim İle Dalâlete Düşmek Mustafa EMEK
 
Sağır, kör, elsiz, gözsüz, akılsız, cansız ve ilimsiz olan topraktan, gayet süslü, san’atlı, hikmetli nazenin çiçeklerin bize tebessüm etmeleri şeksiz ve şüphesiz onu, o haliyle yaratan nihayetsiz kudret, ilim ve hikmet sahibi bir Zat-ı Zülcelâl’in varlık ve birliğine delil olurken, bazıları için ise bu bir tabiat eseri olarak gayet sıradan ve basit bir hadisedir.

    İlim adamı olup da Kâinatın Sahibi’ni ‘bilen adam’ olamamak nasıl olur? San’at ve nizamı görüp, Sâni ve Nâzım’ı ilmen görememek nasıl olur?

 
  İlim Kendini Bilmektir Ahmed Nuri EREN
 Doktorun önündeki hasta rolünü beğenmeyiz, alçaltıcı buluruz da tüm dünyaya reçeteler yazmaya koyuluruz perişan hâlimizle. Kendi amansız hastalıklarımızı, şüphelerimizi, günâhlarımızı unutarak yaparız bunları. Birisi çıkıp da “Önce kendi eksikliklerini düzelt!” dediğinde çıldırırız, köpürürüz, sağa sola saldırırız. Aslında bu hareketlerimizle hastalığımızı bir kere daha ortaya koymuş oluruz, kabul etmediğimiz hastalığımızı..
 
Güldüğünüz zamanlar da vardır ağladığımız anlar da. İnsanız çünkü.. Âcizliklerle donatılmışız mükemmellikleri kuşatabilmek için.
  Haydi Kurtuluşa ! Cânan ARIKUŞU
      Bir bakarsınız dünya, güneş yüzünün tebessüm ettiği sükûnetli bir sudur. Bir de bakarsınız tayfunların kasıp kavurduğu kara bir derya oluvermiş. Kararmış semâmız bize çaresizlik çığlıkları atarken aslında biliriz gemisini kurtarmak zorunda bulunan kaptanlar olduğumuzu. Bu haliyle hayatın bizden mücadele beklediği bir gerçek.
 
    Fakat çok daha acı bir gerçeği var bu asır insanının. Yirmi birinci yüzyılda maddi cihetteki sıkıntılar hayatımızdan bir bir çekip giderken bu sıkıntılar katlanarak bize geri dönüyor, manevî boyuttaki ıstıraplar, ruhî kasırgalar olarak. Ve bize sersemleşmiş beynimiz, darmadağın kalbimiz, kemirgen sıkıntılarımızla baş etmek düşüyor.
 
  Bir Şehid Âilesinin Hikâyesi Zalimler İçin Yaşasın Cehennem! Sühenden TONBUL

    Ebû Hureyre (ra)’dan rivâyetle Resûlullah (asm) buyurdu ki: “Şehidin duyduğu ölüm acısı herhangi birinizin duyduğu çimdik acısı kadardır.” (Tirmizî, 1326) Hani bir de Nemrut, İbrahim (as)’ı da ateşe atmıştı da, ateş de onun hakkında gül gülistan olmuştu. “Demek hayatlarını Allah’a adayanların bir mükafatı da bu olsa gerek” dedim. Bende ferahladım…

 
  Tıpa Tıp Dr. Hüseyin GÜL

Hekimler arkalarına yani Kur’ân’ın nâzil olduğu on dört asır öncesine baktıklarında kendilerinin arkada kaldıklarını, Kur’ân’ın hep önde gittiğini görmekteler. İşte ‘Yaratan’ ile ‘Kelam Eden’in aynı zât olduğu, Kur’ân’ın hak Kelâmullah olduğu bir kez daha âşikâre görünüyor. Hem “Hiç yaratan bilmez olur mu?”

   Cenâb-ı Hakk, Târık Sûresi’nde “O hâlde insan,  neden yaratıldığına bir baksın!” demekle bizleri insanın yaratılışı üzerinde düşünmeye çağırıyor1.

 

4. Sayının bulmaca cevabı burada...

 

 
  Bugün 13 ziyaretçi (57 klik) kişi burdaydı!


REKLAM WERMEK İÇİN İLETİŞİM REKLAM WERMEK İÇİN İLETİŞİM

 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol