vuslatyeri
  => 22. Sayı (Eylül 2008)
 




Merhaba ey Mâh-ı Rûze! A. Cihangir İŞBİLİR

 Ramazan-ı Şerif tüm inananlara hayırlar, nurlar, zaferler getirsin. Cümlemize mübârek olsun efendim.Müslümanlar Ramazan’daki kadar başka hiçbir ayda bu kadar haşmetli, bu kadar heybetli, bu kadar nûrânî ve bu kadar mübarek gözükmüyorlar. Tam bir ‘nûrâni disiplin’ içerisinde zaferden zafere koşan ‘muntazam bir ordu’ hüviyetiyle tüm insanlığı kıskandıracak bir letâfet ve istikamet sergiliyorlar.

İmanlardaki inkişaf ve terakki adeta sîmalara aksediyor. Simâların güzelliği secdelerde yansıyor. Ve gönüller sâir onbir aya kıyasla adeta sultanını bulmuşçasına ayrı bir heyecanla çarpıyor. Lâl ve ahraz olan gönül dilleri çözülüyor ve Cenab-ı Hakk’ın Celâli hakkı için bir mü’minin diğer bir mü’mini sevmesinin ne demek olduğu idrak ediliyor.
İman kardeşliği pratiğe dökülüyor.

  Hiç kimse hiç bir işini besmelesiz bırakmasın! İlyas RAMAZANOĞLU
 BESMELENİN ÖNEMİNE DAİR BAZI RİVÂYETLER

Peygamber Efendimiz (asm), “Hoca çocuğa, Besmele okur, çocuk da söyleyince, Allahü Teâlâ, çocuğun ve anasının ve babasının ve hocasının Cehenneme girmemesi için senet yazdırır.” buyurdu. (İbn-i Kesir)

“Besmele ile başlanmayan her önemli iş noksan kalır.” (Beyhâkî)

“Yemeğe başlarken, Allahü teâlânın adını anın, yani Besmele çekin! Başında Besmele çekmeyi unutan, hatırladığı zaman, "Bismillâhi alâ evvelihi ve ahirihi" desin!” (Ebu Davud, Tirmizi, Hâkim)

“Besmele ile yazı yazanın haceti kolaylaşır, Allahü Teâlâ da râzı olur. ” (Deylemî) 
   
“Eve girerken Besmele çekilirse, şeytan, “Bu eve girmeme imkân yok” der, dönüp gider.” (Tibyan)

“Osman İbn Affan (ra) Resûllullah (sav)’a besmeleyi sorduğunda, Resûlullah (sav) buyurdu ki: “O Allah’ın isimlerinden bir isimdir. Allah’ın en büyük ismi (İsmi A’zâm) ile onun arasında sadece iki gözün karasıyla akı arasındaki yakınlık kadar fark vardır.” Başka bir hadiste ise: “Meryem oğlu Îsâ’yı (as) annesi yazıcıya teslim etti ki ona yazmayı öğretsin. Öğretmen ona ‘yaz’ deyince o ‘ne yazayım?’ dedi. Öğretmen de ‘bismillâh’ (Allah’ın ismiyle) diye karşılık verdi. İsa (as) öğretmene, ‘Bismillâh nedir?’ deyince öğretmen ‘bilmiyorum’ karşılığını verdi. Hz. Îsâ (a.s) ona dedi ki: ‘Be Allah’ın bahası, Sin senâsı, Mim de memleketidir. Allah, ilâhların ilâhıdır. Rahmân, dünya ve âhirette son derece merhametlidir. Rahîm ise sadece âhirette merhametlidir.’” (İbn-i Kesir)
 
  Farkına var(ıl)ması gereken en önemli varlık, insan Metin Said SERDENGEÇTİ

   İki kutuplu merkez hükmündedir insanlık. Bir tarafta solucana heveslenip nefis oltasında cehenneme akan varlıklar. Diğer tarafta varlığıyla beraber varlığın anlamını fark etmeye çalışan kullar. Aynı dünyaya bakan gözler var. Fakat her gözde ayrı dünyalar var. Balık ruhlu insanlar şeytanın oltasına yem olarak alçalırken, vahşi sesleri ve gaddar pençeleri kana bulamıştır insanlığın güzel çehresini.

Kalite ayrıntılarda gizlidir.” demişti bir zaman bir büyüğüm. Basit bir cümleydi belki; fakat bazı ayrıntılar, bazı bilgiler, bakış açısına odak olan bazı bilgiler, farkında olarak yaşamanın temelleri olmaktadır. Bazen resmin en küçük parçasına inilerek anlaşılır güzellikler, bazen de büyük resmi görmekle.

  Çaresi: iman olur!  
 İlâhî düşünceye yer vermeyen zekânın,

Çalıştığı nispette hâli perişan olur!

Bekâya inanmayan uğursuz, kör dehânın,
 
Ölümün tehdidiyle dünyası zindan olur!

 
Maneviyatsız hayat, zehirler kanı bile,

Benzetmişti bir tabip de: “zehri helâhile”

Bu illetin devası sorulsa da nâfile,

Bunun ancak ve ancak çaresi: iman olur!
  Şeâir-i İslâmiye ve Kur’ân Harfleri Muhammed ÇETİN

 Bugün size dininizi kemale erdirdim. Üzerinize olan nimetimi tamaladım ve sizin için dîn olarak İslâm'a razı oldum.” (Mâide, 3) meâlindeki âyet-i kerime Cenâb-ı Hakk’ın İslâmiyeti insanların dünya ve âhiretlerini kazandıracak her türlü kanun ve adabları içinde toplamış olarak, tam ve mükemmel bir şekilde gönderdiğini buyurmaktadır. “Bütün bid’atlar dalalettir, sapıklıktır. Bütün dalaletler ateştedir.” meâlindeki hadis-i şerif ise bu İslâmî düsturları beğenmeyip yeni düsturları onların yerine geçirmekle o İslâmî ahkâm ve düsturları değiştirmenin bid’at ve ateş olduğunu açıkça ifade etmektedir.


İslâmî emirlerin mertebeleri vardır. Bir kısmı farz ve vacibdir ki, bunlara muhkemat (temel esaslar) denilir. Bunları yapmaya herkes mecburdur. Yapmayan için şiddetli azab ve ceza vardır. Bir kısmı da nafilelerdir ki, yapılmasında maddî ve manevî olarak çok büyük fayda ve sevap vardır. Bunlar ezan, kamet ve yazı gibi ibâdete tabi sünnetlerdir. Bunların terkinde ceza ve ıkab yoktur. Fakat bu sünnetleri bozmak ve değiştirmek ise bid’at ve dalalet olduğundan cehennem ateşine sebebiyet veren büyük bir hatadır. Diğer bir kısmı da adab-ı muaşeret denilen Peygamberimizin güzel âdet ve fıtri hareketleridir. Şahsi hayat ve toplum hayatı için bunları yapmanın çok hikmet ve faydaları vardır. Bunları yaşamak çok güzel olmakla beraber âdetleri ibâdet hükmüne getirir. Fıtri olarak yapmak mecburiyetinde olduğumuz yemek, içmek, yatmak âdabları gibi. Bunları terk etmek ve bozmak bid’at değildir; ama büyük bir sevaptan mahrum olmak vardır.  



Zekâ ve Akıl  
Dr. Hilmi AKŞAMOĞLU
 Robot fikrinin mucidi, ünlü bilim-kurgu yazarı Isaac Asimov’un şu anektodu enteresandır: “Ben ordudayken, bir çeşit yetenek testine tabi tutulmuştum. Normal sonuç olan 100 üzerinden 160 almıştım. Bölükteki hiç kimse bu skoru daha önce görmediğinden bir iki saat boyunca epey yaygara koptuğunu hatırlıyorum. Bunun mevcut mutfak sorumlusu görevime bir katkısı olmadığını da belirtmem lazım. Bütün hayatım boyunca bu yüksek skor durumu böyleydi aslında. Durum böyle olunca da sürekli zeki olduğum hissine kapıldım, bundan ben memnuniyet duydum, diğer insanların da böyle düşünmelerini bekledim.

Gerçekte ise, bu durum aslında sadece belli akademik sorulara cevap vermede başarılı olduğumu gösterir. Hem de aslında benimle aşağı yukarı aynı entellektüel sınırlara sahip olan insanların hazırladığı sorulara.
 
  Rüyayı lebib ve habib olana, yani akıllı dosta anlatın! (Rüya Meselesi-1) Dr. Yusuf Bahadır DEREN
 Rüya meselesi, her insanın günlük hayatta yaşadığı ve çok aşina olduğu bir meseledir. Hem zaman, rüya hadisesini çok geniş tefsir etmiş ve ciltler dolusu eserlerle hakkından bahsettirmiş. Zamanla kazanılan ve dilden dile anlatılan tecrübeler kitaplara dökülmüş. Dolayısıyla rüya meselesini bir kaç sayfa ile anlatmak gerçekten zordur.

Rüyada çok şeyler görülebilir. Hatta yatmadan önceki ruh hali uykuya aksedip rüyalar bu hale göre elbise giyebilirler. Bazan insanlar hiç ilgisi olmayan veya seneler önce başından geçen olaylar hakkında bir şeyler de görebilirler. Bu tip rüyalar “tabir-i Kur’anla, tabire değmiyor. Mânâsı varsa da ehemmiyeti yok”1 nevinden olan rüyalardır. Bir de öyle rüyalar vardır ki “bazen aynen görüldüğü gibi çıkar, bazan bir ince perde altında çıkıyor, bazan kalınca bir perde ile sarılıyor”1 Rüyay-ı Sâdıka dediğimiz bu rüyaların aleni kısımları tabire gerek bırakmadığı gibi, perdeli olanların tabir ile perdelerinin aralanması gerekir. Zira bu rüyaların her bir ayrıntısı çok ehemmiyetlidir.
  Adavet ve Muhabbet Murat İNCEİMAMOĞLU

 Adâvet, düşmanlık ve muhabbet, sevgi anlamlarında kullanılan iki zıt sözcüktür. Bu yazımızda bu iki kelime etrafında tefekkür edeceğiz. Muhabbetle adâvet insanda bulunan iki histir. Bunların bir araya gelmesi ve bir arada bulunması ise bir mıknatısın iki zıt kutbu gibidir. İnsan kimi zaman sevdiklerine karşı muhabbet ederken, kimi zaman da sevmediklerine karşı adâvet besleyebilir.

Yalnız bu iki duygunun belki aynı anda bir kalpte hakîkî olarak bir arada bulunması mümkün görünmüyor. O zaman da biri hakîkî  iken diğeri mecazî olur. İnsanın becerisi bu iki zıt hissi bir arada ve dengeli olarak tutabilmesindedir.

  Model istiyorum ama yaşayan Kürşad İMANLI
  Bu günlerde birçok yerde çeşitli münazaralara rastlıyorum. Mevzular dönüp dolaşıp İslâmiyet’in yüksekliğine ve müstesna nizamda bir din oluşuna, bununla beraber biz Müslümanların İslâmiyet’i üzerimizde ne kadar gösterebildiğimize (daha doğrusu gösteremediğimize) geliyor. İnsanların yakındıkları ortak dert, “İslâmiyet’in bizzat yaşamak yoluyla temsil edilmediği” meselesidir.

Geçenlerde bir iş ortamında yapılan bir konuşmaya şahid oldum. İçlerinden birisi şöyle diyordu: Sahâbelerden (ra) misaller veriliyor, evliyâ menkıbeleri anlatılıyor, İslâmiyet için yapılan fedakârlıklara, İslâmiyet’i öğrenmek ve yaşamak için yapılan çabalara hayret ediyor ve şevkleniyoruz. Fakat insanın içinde bir ukde kalıyor. Acaba İslâmiyet eski zamanlarda mahkûm mu kaldı? Bu devirlerde hiç yaşanamaz mı? Biz, sadece eskilerin halleriyle ve kahramanlıklarıyla mı övünüp duracağız? İslâmiyet bu zamanda hakîkî şekilde yaşanamayacak olan bir ütopya mı? Bu zamanda yaşayan ve doğru yaşantısıyla İslâmiyet’i insanlara en güzel bir şekilde gösteren model veya modeller yok mu? Bizzat gözümüzle göreceğimiz numuneler hiç olmayacak mı? İslâmiyet’in bu asırda da tatbik edilebileceğini yaşantısıyla fiilen ispat edecek kimseler yok mu? Yani, yüzünün nuraniliğine bakıp “Allah’ı ve ahireti” hatırlayacağımız. Namazındaki haline bakıp “işte mü’min budur ve dosdoğru namaz, böyle kılınmalıdır” diyeceğimiz. Hal ve hareketleri sözlerinden farklı olmayan, söyledikleri yaptıklarının tersi olmayan ve en önemlisi de yapmadığını söylemeyen.
  Ehl-i iman muntazam bir ordu gibi  

 Ramazan-ı Şerifte ise, ehl-i iman birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-ı Ezelî’nin ziyafetine davet edilmiş bir surette akşama yakın Buyurunuz emrini bekliyorlar gibi bir tavr-ı ubudiyetkâranegöstermeleri, o şefkatli ve haşmetli ve külliyetli rahmaniyete karşı, vüs’atli ve azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ediyorlar. Acaba böyle ulvî ubudiyete ve şeref-i keramete iştirak etmeyen insanlar insan ismine lâyık mıdırlar?”

 

BEDÎÜZZAMAN HAZRETLERİ (RH)

 

 



Ramazan Orucunun Adabı Zeynel YILDIRIM

 1.RECEP VE ŞABAN

aylarında “Allah’ım Recep ve Şaban’ı hakkımızda hayırlı kıl ve bizi ramazana eriştir.” diye dua edilmeli, Ramazan ayı hasretle beklenilmelidir.

2.SEKSEN YILLIK BİR

ömrü bakiyi kazandıran âhiret pazarının bir sergi yeri olan ramazan gelmeden önce maddî ve manevî temizlik yapıp hazırlanmalıdır. Ramazana mümkün olduğu kadar temiz girilmelidir. Çünkü maddî ve manevî kirden ne kadar arınırsak Ramazandan aldığımız feyiz o kadar çok artar.

3.TIRNAKLAR KESİLMELİ, SAÇ, bıyık ve sakal ihtiyaç nispeti kadar tıraş edilmelidir. Manevî temizlikte ise mümkün olduğu kadar tevbe-istiğfar çekilmeli manen temizlenmeye çalışılmalıdır.

  Ramazan-ı Şerifinizi Tebrik Ederiz Murat DARICIK

 “Bir başka yaşanırdı Ramazan” diye başlar büyükler söze, eski Ramazan günlerini yad ederken. Ramazan ayı gelince evde mahallede ayrı bir hava ayrı bir heyecan…  “Nerede şimdi o eski Ramazanlar!”  diye söze devam ederler.

Aslında bu Ramazan coşkusu günümüzde de devam etmekte, eskiye nispeten biraz zayıf da kalsa…  Değişen zaman şevkimizden bir şeyler alıp götürüyor sanki. Aslında değişen Ramazan değil. Ramazan eski Ramazan. Galiba değişen bizleriz. Dedeli neneli büyük aile ortamından uzaklaşan bizler onlarla daha güzel olan özel günlerin tadına tam varamıyoruz. Ramazanın tadı belki biraz bunun yüzünden kaçıyor. Bütün aile hep bir arada Ramazan bir başka yaşanır. Akşam ziyaretleri, misafirlikler…

  Mescid-i Haremeynde Namaz  
Halenur SERHAD

 Kâbe-i Muazzama'nın etrafında pervane olup cezbeye gelerek ve latifeleri yüce feyizlere gark olarak  bu anın hiç bitmesini istemez bir halde tavaflarını edâ ediyorlar. Bir taraftan da günahlarının ağırlığı ve utancıyla nedamet gözyaşları içinde titreyen, ezilen Müslümanlar Beytullah'ın halkalarına, duvarlarına, kapısına tutunarak, merhameti gazabını geçen Zât-ı Erhamurrahimin'e sığınmanın, yalvarmanın huzuru ve ümidi içerisinde duâ edip, kendilerinden geçiyorlar.

  Kadir Gecesini nasıl ihya edelim?  

 Rabbimiz yıl içinde bazı günleri bizim için fırsat günleri olarak ihsan etmiş. İşte bu fırsat günlerinin birincisi Kadir Gecesidir. Öyle ise biz Kadir Gecsi’ni nasıl değerlendirmeliyiz ki hakkıyla o fırsat gecesini ihya etmiş olalım?

*Bu gece yapılması gereken birinci ibâdet elbette ki namazdır. Kaza namazı veya nafile namazı tan yeri ağarıncaya kadar kılınmalı. Zira Peygamberimiz (a.s.m.) “Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesi’nde namaz kılarsa, geçmiş günahları affolunur.” buyurmuştur. (Buhari, Siyam:71)

*Bu gece Kur’ân nazil olmuştur. Bundan dolayı Kur’ân okumak ve Kur’ân’daki meselelerle alâkalı eserler okumak veya sohbetlerde bulunmak da bu gece yapılabilecek ibâdetler arasında zikredilebilir. Normal zamanlarda okunan her bir harfine on hasene verilen olan Kur’ân’ın her bir harfine bu gece kulun ihlâsına göre otuzbin sevap verilecektir.

*Bu gece mü’minler çokça dua etmeli. Nefislerimizin ıslahı için, günahlarımızın affolunması için, sünnet-i seniyyeye uymakta başarılı olmak için, imanla kabre girmek için, âlem-i İslâm’ın bir an evvel sıkıntı ve zulümlerden kurtulması için.

  Şiraze Zafer ŞIK

 (Sevdâ Nöbetinde)

ve sen Şirâze

kalbimin kırmızısı...

nereye baksam siyah

nereye gitsem alaca hicran ve ah

sen Şirâze

kasvetli dağlara bile sulusepken sevda

kirlenmesin diye beyaz çizgilerimiz

Kabe kılmıştın bir mümin kalbini bize



Onuncu Asr-ı Muhammedi’nin Güneşi: İmam-ı Rabbani Feridun ŞAMİL

Müceddîd-i elf-i sânî İmam-ı Rabbânî hazretleri 1563 (H.971) senesinde Hindistan’ın Serhend  şehrinde doğdu. Hicrî ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı “Müceddîd-i elf-i sânî”  namı verilmiştir. Hazret-i Ömer efendimizin neslinden olduğu için, “Fârûkî” nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle, “Serhendî” denilmiştir. Bütün bu vasıflarıyla birlikte ismi,  İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendî’dir.

Küçük yaşta Arapçayı öğrenip, Kur’ân-ı Kerîm’i hıfzeden ve çeşitli ilimlere âit küçük kitapları da ezberleyen İmâm-ı Rabbânî Hazretleri daha on yedi yaşındayken bütün ilimlerden icâzet alarak asrındaki bütün ulamanın fevkinde bir ilme sahip olmuş. Ayrıca, Nakşbendiyye büyüklerinden Muhammed Bâkî-billâh Hazretlerinden de tasavvuf dersleri alarak tasavvuf ilminde de yüksek derecelere kavuşmuştur.  

Allah, İmam-ı Rabbânî Hazretlerine öyle mânevi ilimler ihsân etmiş ki, hocaları dahi onun huzuruna gelir, hürmetle otururlarmış. Hattâ bir gün hocası Bâkî-billâh Hazretleri geldiği zaman, İmâm-ı Rabbânî’yi kalbi ile meşgûl görüp, odaya girmemiş ve sessizce kapıda beklemiş. Bir müddet sonra İmâm-ı Rabbânî  kalkıp; “Kapıda kim var?” deyince üstâdı; “Fakîr Muhammed Bâki.” demiş. Bu ismi duyunca kapıya koşup, edep ve tevâzu ile karşılamış.

  Nüktedan hocanın sırrı Zafer ŞIK

 Talebeleri arasında oldukça sevilen Nasreddin Hocanın, ders verdiği medreseden

merkebine binip evine

giderken dahi talebeleri tarafından yalnız bırakılmayıp yolda kendisine sualler

sorulurdu. Hem yol alıp hem de talebelerin sorularına

cevap veren Nasreddin Hoca’nın, sual soran

talebelerine arkası dönük olarak cevap vermenin İslami edebe aykırı olacağından dolayı, merkebine ters binip, talebeleri ile yüz yüze gelerek ders verdiğini biliyor muyduk?


 

  Görünmez Kahramanlar  
Melike Uğur

 Yemyeşil ağaçların altında bir çoban hem koyunlarını otlatır, hem de mutluluk ifade eden cümlelerle Rabbine şükreder. Bir de arada koyunlardan bazılarına isimleriyle seslenir. Küpeli!  Karagöz! Hayret verici doğrusu! Yüz, yüz elli koyun içinde nasıl hepsini ayrı ayrı tanıyabiliyor. Kendisine sorulduğunda şu cevabı verir. “Bu sürünün hepsi tek tek elimden geçti. Kuzu idiler koyun oldular. Tanımamak olur mu?”

Doğru ya. Koca bir sürüyü hazır bulmadı. “Emekten çıkar yumak” sırrınca hepsi emekle sürüye katıldı. Zaman oldu kendi ısındığı ateşte kuzuları ısıttı. Belki de ekmek torbasında onları taşıdı. Kısacası bir sürü bir kuzudan hâsıl oldu.

Bu çobanın sabrı vazifemizle ne kadar alâkalı… İnsan bazen ister ki bir cemaatin önünde durup ilim anlatayım. Güzel cümlelerle Hakk’ı tebliğ edeyim. Yapamayınca da ümitsizliğe düşer. Hâlbuki bir kişiye ilim öğretmek bir cemaatin temel taşını oluşturur. Hazır bulunan bir grup tek tek gönüllerine Kur’ân aşkı, iman sevdası işlenmiş kişilerdir.

  Haliliye Mesleği, Hıllet Meşrebi Mustafa Ramazan ÜĞÜCÜ

 Yakın dost demektir Halîl. Bu sıfat da Halîlullah yani Allah’ın dostu mânâsında İbrahim Aleyhisselâm’a verilmiştir. Öyleyse Halîliye mesleği Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın mesleğidir. Ve Allah’a dost olmak demektir. Hıllet ise Haliliye kelimesi ile aynı kökten olup can-ı gönülden ve samimi olarak dost olmaktır.

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, “Hıllet makamı, asâleten İbrâhim aleyhisselâma mahsûstur” der. Çünkü Allah’a dost olabilmenin sırrına ermiştir.

Bu Halîliye mesleğini, Hıllet meşrebini yaşayanlar Sahâbe-i Kiram’dır. Allah'a dost oldukları gibi hılletin gereği olarak birbirleriyle de en yakın bir dost ve fedakâr arkadaş olmuşlar. Birbirlerinin acı ve tatlı günlerinde beraber olmuşlar. Onların bu güzel ve tatlı meşrebini tarih bize anlatmaktadır. Onlar İslâm’ın bayrağını bu meşreb ile önce Abbasilere sonra Osmanlıya devretmişler. Ve günümüze kadar kâmil mü’minlerin meşrebi olmuştur.

Bedîüzzaman Hazretleri, talebeleri arasında bu meşrebi yerleştirmek istemiş ve başta İhlâs Risalesi olmak üzere çok yerde bu hakîkati nakış nakış işlemiştir.

  Rahmet... çünkü rahmettir  
Ahmet Özkan

 Yirmidokuzuncu Söz’ü ilk kez okuduğumda, satır başlarındaki elif harflerinin dizilişinden sonra beni en çok etkileyen güzelliklerden biri de bu yazıya başlık olan cümle olmuştu. Bedîüzzaman Hazretleri, haşir bahsinde âhiret hayatı ile birlikte bir saadet-i ebedîyenin mutlaka geleceğini isbat için kullandığı deliller arasında, bu dünyada şahid olduğumuz ‘rahmet’ hakîkatini göz önüne serip mevzûyu şöyle bağlar:

“...Hâlbuki rahmet güneşten daha parlak bir hakîkat-ı sabitedir. Bak, rahmetin cilvelerinden ve latif âsârından olan aşk ve şefkat ve akıl nimetlerine dikkat et. Eğer firak-ı ebedî ve hicran-ı layezaliye hayat-ı insaniye incirar edeceğini farz etsen görürsün ki; o latif muhabbet en büyük bir musibet olur. O leziz şefkat en büyük bir illet olur. O nurani akıl en büyük bir bela olur. Demek rahmet... Çünkü rahmettir. Hicran-ı ebedîyi muhabbet-i hakîkîye karşı çıkaramaz.” (Sözler, 197)

Tebeî Nazar, muhali mümkün görür. (Lemaat Tahlilleri - Cemaleddin ŞENER

 Eğer o maddeciler doğrudan doğruya, “bu koca âlemin, ondaki düzenin ve yaratılmışların her birinin, zerreler ordusunun şuursuz hareketleri sonucu ortaya çıkması ve milyarlarca yıldır bu düzenin devam edip gitmesi hakikaten mümkün mü?” diye düşünselerdi akılları böyle saçma sapan bir muhale hiçbir şekilde ihtimal veremezdi. Öyleyse eşyanın yaratılışının sırrına, Kur’ân’ın nuru sayesinde doğrudan o sırra bakarak anlayan Müslümanların, o batıl fikir sahiplerinin tebeî bakışlarının mahsulü olan ve muhali mümkün gösteren demagojilerine hiçbir değer vermemeleri ve hiç sarsılmamaları gerekir.

  Rahmet Gemisi  
Muhacir Helvacı

 Anne bak!

Ufukta görünen gemi,Limana yanaştı.

Bak geminin ismi ne güzel.

“Rahmet gemisi.”

Kaptan,

Rahmân-ı Hannân.

Tayfalar,

Gökyüzündeki yıldızlar.

Hadi anne bizde binelim.

Korkma!

  Nüktezâr  

HAZİNE DAYANMAZDI

Bir adam Hârun Reşîd’in baş kadısı olan İmam Ebû Yusuf’a şahsi bir meselesini sorar. O da:

— Bilmiyorum, der. Adam:

— Mademki bilmiyorsun, öyleyse ne diye devlet hazinesinden boşuna aylık alıyorsun?  deyince İmam Ebu Yusuf şu cevabı verir:

— Ben, bildiklerimin ücretini alıyorum. Bilmediklerim için para alacak olsaydım, buna hazine dayanmazdı…

Pek çok meslek erbabının yılların birikimiyle ve çok tecrübelerden sonra yaptıkları işlere, çoğu zaman hak ettikleri değeri vermeyiz. Basit ve sıradan bir iş gibi görürüz. Ama aynısını yapmaya kalktığımızda bunun kolay bir iş olmadığını fark ederiz.

 

  Aşure  
Zeyneb Eren

 Osmanlı saray mutfağından, padişahın özel ikramı olmak üzere, Ramazan boyunca ihtiyaç sahiplerine her gün on beş bin kişilik yemek dağıtılır; yalnızca etli pilav için günde 50 koyun, 4 sığır kesilir; 60 aşçıbaşı, 200 yardımcı yamak, bir o kadar da hizmetli görev yaparmış.   

Padişahın Ramazanın ilk akşamı sadrazamına iftariyelikler ve donatılmış bir sofra göndermesi; 15. gecesinde yeniçeriye baklava ikramı; Kadir gecesine yakın bir akşamda da vezirler ve ileri gelenlerine (bakanlar kurulu ve üst düzey bürokratlar) sadrazamlık makamında iftar vermesi eski teşrifat (protokol) kaidelerindendir.

  Bulmaca  

 

 

 

 

 

 

 

 

21. Sayıdaki bulmacamızın cevabına buradan ulaşabilirsiniz.

 
  Bugün 12 ziyaretçi (52 klik) kişi burdaydı!


REKLAM WERMEK İÇİN İLETİŞİM REKLAM WERMEK İÇİN İLETİŞİM

 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol